13 Kasım 2009

Pasif Yalancı - I


Vapurdaydım, karşıya geçiyordum. Bu kadar kolay olacağını hiç düşünmemiştim. Her sabah yaptığım gibi gömleğimi giydim, kravatımı taktım, kahvaltı masasının ucuna oturup abimle benim her zaman yediğimiz peyniri yedim ve “Akşama görüşürüz,” deyip kapıdan çıktım. Okula yürüyerek gittiğim için servisi kaçırmak gibi bir olasılığım da yoktu. Tamam, günlük rutinlerim aynı dakikalarda gerçekleşiyordu, çünkü hayatın çarkları arasında yaptığım her hareket hesaplanmıştı. Okula gidiyordum. Ama okula gitmiyordum bugün. Kaçıyordum! Hayatımda ilk defa, okuldan kaçıyordum. Bizim okulun sisteminde aileyi arayıp, “Çocuğunuz bugün okula gelmedi, nerede olabilir?” diye hesap soran sekreterler yoktu. Yine de aileme bugüne kadar hiç yalan söylememiş olsam da, bu ilkinin ortaya çıkmayacağından emindim.

Dün planlamıştık her şeyi. Aslında amacımız, şu derslerin arasında kendimize felekten bir gün çalmaktı. Yok, öyle her liseli gencin yaptığı gibi internet kafeye gidip saatlerce bilgisayar oyunu oynamak değildi bizim zevk aldığımız. Tabii ki Timuçin her gün okul çıkışı kendini internet kafelere attığı ve yahut kendine bir kız ayarlayıp soluğu sinemada aldığı için benim bugünkü planıma biraz karşı çıkmıştı. Ama onun için de bir değişiklik olur dediğimde, bana o da katıldı. Ayça’yı ikna etmemiz biraz zor oldu, çünkü annesi her an kızın peşindeydi. Neyse ki o da okula yakın oturuyordu ve yürüyordu benim gibi. Sabahları eğer yolda karşılaşırsak birlikte yürürdük zaten. Ben bazen değişiklik olsun diye farklı yollardan giderdim, mahalledeki her sokağı bildiğim halde. Daha iki yıl olmuştu Timuçin ve Ayça’yla arkadaşlık kuralı. Ali ile bu yıl tanışmıştım, daha doğrusu şunun şurasında beş ay oluyor. O da hep sevgilisiyle gezer durur, Sinem’le. Onları ikna etmek kolay oldu. Yapacak farklı bir aktivite arıyorlardı, çünkü her gün sokaklarda boş boş dolaşmaktan, gençler için loş ortam yaratan kafelerin gazabına uğramaktan sıkılmışlardı.

Planımız, okula gider gibi evden çıkıp yolumuzu değiştirerek Kadıköy’deki Beşiktaş İskelesi’nde buluşmaktı. 8.15 vapuruyla da Beşiktaş’a geçip Tophane’ye doğru yürümek, İstanbul Modern’i gezmekti. Şimdi hep beraber vapurun açık bölümünde oturmuş, serin Nisan havasını içimize çekiyorduk. Vapura bindiğimizden beri konuşmamıştık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder