1 Ekim 2009

Tekdüze

Hiçbir şeyin olmadığı düz bir yolda insan ne kadar uzun süre yürüyebilir diye düşünüyordu yorulmak bilmez ayakları aklını sürüklerken. Kim bilir nereye gidiyorlardı bu sefer ama bunun bir önemi yoktu. Sadece ilerlemek için yaşıyordu. Hayatında başka bir amacı yoktu. Yol nereye akıyorsa akıyordu sonuçta. Kaderci olduğunu bir an bile aklından geçirmedi. Bunu irdelemeye alışmamıştı. Hiçbir şeyi irdelemeye çalışmamıştı. Yolun alabildiğine uzadığının farkında değildi. Belki de hiç bitmeyecekti. Ayakları hiç yorulmayacaktı. Herşey sanki bir olağanlık içindeydi. Onu şaşırtabilecek bir şey düşünemiyordu. Dümdüz gidiyordu yolunda. Etrafında hiçbir şeyin olmadığı yanılsaması da işte tam da bu sebeptendi. Etrafında o kadar çok seçenek vardı ki! O kadar çok yol, renk, başka insanlar ve nice diyarlar. Yürüdüğü anın mevcut olan tek zaman dilimi olduğuna kendini öylesine inandırmıştı ki çevresinde olup biten ve değişen mekanların bilincinde değildi. Dünya onun çevresinde dönüyordu. Sadece kendi yolu ve zamanı vardı. Diğer başka hiç kimse umrunda değildi. Bu gidişle asla olmayacaktı da. Sıradanlık ve konsantrasyon onu esir almıştı. Kısır döngü sürüp gidecekti. O ta ki bunun farkına varana dek!..

2 yorum:

  1. Karamsar bir betimleme olmuş.

    YanıtlaSil
  2. Bunu aslında okulun yeni açılması dolayısıyla yazmıştım. Herşey kendini tekrar edecek gibi bir his vardı içimde.

    YanıtlaSil