29 Ekim 2009

Fırıldak - V. Bölüm

Tekrar balkonuma döndüm ama bir de baktım ki sokakta kaza olmuş, sürücüler birbirine bağırıyorlardı. Herkes etraflarına toplanmıştı. Abartılı bir korkuyla içeri girdim, ne olur ne olmazdı. Radyomu açtım, insanı rahatlatan bir türkü çalıyordu. Koltuğuma oturdum, arkama yaslandım ve düşünmeye başladım. Ben hiç kırsal alanda yaşamamıştım. Bu apartmanlar arasında doğup büyümüştüm. Ve bir süre sonra yine aynı çarpıklık içinde ölecektim. Ne güzel olurdu ağaçları olan bir bahçede oturup kahvaltı etmek mesela. Yazlığım da olmamıştı hiç. Belki gittiğim tatillerde birkaç günlüğüne tattım bu zevki. Keşke daha uzun sürseydi. Yaşlanınca Bodrum'a yerleşiyor birçoğu. Ben de, acaba, gitseydim şuradan?..

Soğukkanlılık nereye kadar giderdi canım? Yeni keşfettim ki acı paylaşınca hafifliyordu. Bu yüzden çevremi merkeze doğru, kendime doğru, çekmeye çalıştım. İş arkadaşlarım beni kırık dökük bir yüzle görünce, evde büründüğümü sandığım metanet maskesini daha fazla taşıyamayacağımı anladım. İtiraf ediyorum, hüngür hüngür ağladım. Bana tabii ki de insancıl yaklaştılar, dinlediler, kederime ortak oldular. Şimdi daha iyiydim...

Betül ve Canan'la yemekhaneye doğru giderken panoda okulun tiyatro kulübünün bir ilânını gördük ve yemekten sonra hemen tarif edilen odaya gittik; çünkü birazdan ilk toplantı başlayacaktı. Tanışma toplantısına katılma fikri aslında ilk olarak Canan'dan çıkmıştı çünkü tiyatro konusunda tecrübeliydi ve tüm yemek boyunca bize sahne anılarından bahsetmişti. Biz aktivite açları da hemen tav olduk zaten. Okulda yeni olmamız pasifçe dersten derse gireceğimiz anlamına gelmiyordu. Belki benim için kılıktan kılığa girip rol kesmek zor olacaktı çünkü pek yalan söylemezdim, ama yine de denemeye değerdi. Olmadı kostümlerle veya dekorla ilgilenirdim. Yeni arkadaşlar tanıyayım da ne olursa olsundu!..

Yeşil olsa nasıl olurdu acaba? Çevirsem çevirsem beyazı elde eder miydim? Masanın üstüne boyalı kâğıtları yan yana koydum ve gözlerimle yuvarlaklar çizmeye başladım. Kırmızı, mavi, sarı, kırmızı, mavi, sarı, kırmızı, mavi, sarı! Yok, olmuyordu böyle. Hem başım dönüyordu sanki. Eksik olan renk hangisiydi? Buldum! Ferhat'ın henüz bir fırıldağı yoktu, benimkini görünce kıskanacaklardı çünkü en büyük benimki olacaktı! Bulduğum en büyük kâğıtlarla yapıyordum çünkü...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder