17 Ekim 2009

Beril - III. Bölüm

Beril ve Arzu sık sık buluştukları cafélerden birinde yine bir araya gelmiş, sohbet ediyorlardı. Dışarıda öğlen güneşinden arta kalan boğucu nem vardı. Ama onlar içeride aromalı sıcak kahve içilebilecek bir serinlikte oturuyorlardı. Arzu fincanından düşüncelice bir yudum aldıktan sonra Beril'in gözlerine baktı. Hesap sorar gibi olmak istemiyordu ama kendini tutamadı ve konuşmaya başladı.

“Sence Ömer'den duygularını esirgemeye hakkın var mı? Ne düşündüğünü bilmeli. Acı çekiyorsan, çekiyorum de. Kendini kısıtlama.”

“İyi de o gideli daha üç gün oldu. Hemen de hasret edebiyatına başlamak istemiyorum. Belki birkaç hafta sonra onu özlediğimi haber veririm. O da kalkıp dönermiş hemen!”

“Bir de dalga geçiyorsun halinizle. Güçlü görünmeye çalışmanı anlayabiliyorum ama bence birkaç hafta sonra sen de İstanbul'da kendi derdine düşeceksin. Ömer sana hiçbir şey yazmadı oraya dair?”

“Tabii ki yazdı. Dün yazabilmiş. Ancak yerleştirebilmiş bavullarını.”

“Benim tanıdığım Ömer'in Amerika'da ilk haftalar biraz burnu sürter. Çünkü ne temizlikten anlar, ne ev düzeninden, ne yemek vaktinden haberi olur!”

“Yok canım, abartma şimdi. İş başa düştü mü benim sevgilim herşeyin üstesinden gelir.”

“Toz kondurmuyoruz bakıyorum sevgilimize!”

“Desteğe ihtiyacı var şimdi. Yapamazsın edemezsin dersen kendine güvenini kaybeder. Onunla konuşurken yapıcı olmaya çalış lütfen.”

“Tamam canım, duyan da arkadaşımı sevmiyorum sanacak. Yahu esas sen yapıcı olsana! Kendinden uzaklaştırmaya mı çalışıyorsun yoksa çocuğu?”

“Deli misin? Saçmalama! Hayatta yapmayı isteyeceğim son şey herhalde Ömer'in benden soğuması.”

“E, evet çünkü siz benim tanıdığım en harikulade çiftlerden birisiniz. Kaç yıl oldu siz tanışalı?”

“Bir buçuk yıl kadar önce tanıştık ama çıkmamız ondan biraz daha kısa. Aslında benim için bir ilişkinin uzunluğu değil, derinliği önemli. Nice otuz kırk yıllık evlilikler var ama birbirlerini evin içinde kaybetmiş çiftler. İkisi de birbirini değiştirmeye çalışmamış, kabullenmiş ve uzaklaşmış. Sadece alışkanlıktan aynı evde yaşıyorlar. Kendilerini de kısıtlıyorlar, çevrelerini de.”

“Gerçekten dediğin gibi sığ ilişkiler var. Aslında bu insanlar nasıl olmuş da birbirini sevip evlenmişler diye düşünmeden edemiyorum.”

“Sevmemişler ki! Birileri bunları evlendirmiş. Seçme hakları da çok yokmuş.”

“Sanki çok yakından tanıyormuş gibi konuşuyorsun. Kim bunlar?”

“Ömer'in babaannesi ve dedesi. Ziyarete gittiğimizde ikisi de ayrı telden çalarlar. Babaannesi bize birşeyler ikram etmek için çırpınır. Hani eski kadınlar hamarattır ya. Çok güzel bir örneği. Dedesiyse kendi alemindedir. Çok konuşmaz. Ne bizle ne de eşiyle.”

“Kötüymüş öyle canım. Özgürce kimi seveceğime karar vermek kadar güzel bir şey yok! Korkuyorum dediğin gibi olmaktan.”

“Ben de korkuyorum canım. Birbirini sevenler de o hâle gelebilenler de var tabii. Ama boşver şimdi bunu. Senin okulun ne zaman açılıyor?”

“Seninkiyle aynı aslında. Sen gitmeden önce bir iki defa daha görüşebilir miyiz? Seni özleyeceğim çünkü.”

“Ben de seni özleyeceğim Arzu'cum!”

“Ömer'e de böyle söyleyebilseydin keşke...”

“Arzuuu!”

“Tamam canım karışmıyorum işine. Nasıl istiyorsan öyle yap. Sadece üzülmeni istemiyorum.”

“Teşekkür ederim.”

“Ama Ömer'in de üzülmesini istemiyorum. Unutma ki tanışmanıza nerdeyse aracı oldum denilebilir. Oluşumunda etkim olan bir beraberliğe zarar gelsin istemiyorum.”

“Sen merak etme, gayet sağlıklı olacak. Onun beni dert etmesini indirgemek için böyle yapıyorum. Kendimi de bastırmak için. Hiç sorun çıkmayacak. O bunu anlamayacak bile.”

“Neden sıradanlaştırıyorsun Ömer'i de kendini de?”

“Az yarayla önümüzdeki zamanı atlatmak için.”

“Umarım istediğin gibi olur.”

“Ama ona bu konuştuklarımız hakkında herhangi bir şey anlatmayacaksın, söz mü?”

“Tamam, anlatmam.”

“Söz ver.”

“Söz.”

Arzu'dan sır çıkmayacağına duyduğu güvenle Beril fincanının dibinde kalan son yudumu da içti ve gülümsedi. Ömer'in şu anda ne yaptığını ne kadar merak etse de bu fikri aklından uzaklaştırmaya çalışıyordu. Çünkü şu anda arkadaşıyla hiçbir şeyi dert etmeden hoşça vakit geçirmek istiyordu. Daha sonra Arzu'nun okul planları hakkında konuştular. O iktisat okuyacaktı. Beril'se İstanbul'da işletme diye başlayacaktı. Aslında tam da aklına yatmış değildi, belki daha sonra başka bir bölüme geçiş yapabilirdi. Arzu'yla belki gelecekte birlikte iş kurabilirlerdi. Bunu da minik bir hayal olarak akıllarında tutmaya karar verdiler.

2 yorum:

  1. "...steryotipleştirmiş.." yerine başka bişiler deneseydin keşke. onun dışında diyecek pek bir şey yok sanırım.

    YanıtlaSil
  2. "birbirini değiştirmeye çalışmamış, kabullenmiş" yazdım, olur mu?

    YanıtlaSil